Ülkede uyuz vakalarında son yıllarda artış olduğunu belirten
Türk Dermatoloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Murat Durdu, "Şu
an, günümüzde polikliniğe gelen hasta sayısını 40 olarak ele alırsak bunun en
az 3- 4'ü uyuz vakası olmaktadır. Bu konuda bazı çalışmalar yapılmış. Son 3- 4
yıl içerisinde 30- 40 kat arttığı ile ilgili veriler var" diye konuştu.
Türk Dermatoloji Derneği ve İstanbul Üniversitesi Tıp
Fakültesi Deri ve Zührevi Hastalıklar Ana Bilim Dalı tarafından Antalya'da
düzenlenen 31'inci Ulusal Dermatoloji Kongresi, Serik'e bağlı Belek turizm
merkezindeki bir otelde gerçekleştirildi. Kongre kapsamında Türk Dermatoloji
Derneği Başkanı Prof. Dr. Ertan Yılmaz, yönetim kurulu üyeleri Prof. Dr. Murat
Durdu, Prof. Dr. Pelin Koçyiğit, Prof. Dr. Akın Aktaş, Dr. Sadık Yılmaz ile
Genel Sekreter Gonca Elçin'in katılımıyla basın toplantısı düzenlendi.
'UYUZ KİTABI OLUŞTURDUK'
Prof. Dr. Murat Durdu, "Ülkemizde son 5- 6 yıldır uyuz
salgınları yaşanmaktadır. Özellikle şubat ayında meydana gelen deprem felaketi
sonrasında uyuz salgınları gittikçe arttı. İnsanların uyuz nedeniyle
yaşadıkları kaşıntı, derneğimizin de gündem konusu haline geldi. Bu konuda
çeşitli çalışmalar yaptık. Halkı bilinçlendirmek için çeşitli broşürler
oluşturduk. Sunumlarla çeşitli toplantılar yapıldı. Çalışan hekimlerimizle
'Uyuz Kitabı' oluşturduk. Sadece dermatolog değil tüm hekimleri
bilgilendirmek, erken tanıyı sağlamak ve tedaviye yaklaşımları sağlamak için
kitabı oluşturduk" dedi.
'40 HASTADAN 3-4'Ü UYUZ VAKASI'
Uyuzun günümüzde bildirilmesi gereken hastalık statüsünden
çıkarıldığını, bu nedenle sayı vermenin mümkün olmadığını aktaran Prof. Dr.
Durdu, "Hekimler olarak eskiden 1- 2 vaka görürken, 'Halen Türkiye'de uyuz
varmış' diye söylerdik. Şu an, günümüzde polikliniğe gelen hasta sayısını 40
olarak ele alırsak bunun en az 3-4'ü uyuz vakası olmaktadır. Bazı klinikler,
gelen hastanın yüzde 30-40'ını uyuzun oluşturduğunu söylüyor. Kesin verileri
almak için bildirimi zorunlu hale getirip, bakanlıkça verilerin verilmesi
lazım. Bu konuda bazı çalışmalar yapılmış. Son 3- 4 yıl içerisinde 30- 40 kat
arttığı ile ilgili veriler var" diye konuştu.
'TEMAS' VURGUSU YAPILDI
Özellikle gece artan kaşıntının çok önemli bir semptom
olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Durdu, şöyle devam etti: "Erkeklerde kasık
bölgesini tutuyorsa, koltuk altı, el, parmak aralarını tutan şiddetli
kaşıntılarda uyuz mutlaka akla gelmelidir. Evde birden fazla kişi varsa, aksi
ispatlanıncaya kadar mutlaka uyuzu düşünmek gerekiyor. Uyuz olduğunda da
mutlaka dermotoskopik olarak incelenmesi gerekiyor. Tanısı konulduktan sonra
bazı tedavilerle geçiyor. Şuna dikkat etmek gerekiyor. Hastaların yanında aile
bireylerinin de tedavisi gerekiyor. Bu tedavi yapılmazsa sürekli tekrarlamalara
neden oluyor. Uyuz olan biri yıkanmadığında hastalığın deri geçişini
artırırsınız. Günlük yıkanmak, bu sıklığı azaltacaktır. Uyuz hastalığında temas
önemli. Yakın temaslardan biraz kaçınmak lazım. Özellikle toplumumuzda
tokalaşmanın çok bulaştırmadığı söyleniyor. Ancak bizim yeni yaptığımız
çalışmalar gösterdi ki çok çabuk bulaşabilecek canlılar. Mikroskobik olarak
incelendiğinde çok kolay hareket ediyor, kişiden kişiye bulaşabilir. O nedenle
insanlar yakın temastan kaçınmalı."
'ÇOCUĞA VERDİKLERİ İLK HEDİYE UYUZ'
Yeni doğanlarda uyuzun çok önemli olduğunu kaydeden Prof.
Dr. Durdu, "Geçenlerde 2 aylık bir bebek geldi. Çocuğa verdikleri ilk
hediye uyuz. Yeni doğan bir çocuğa insanlar hemen gelip, altın takar. Bu esnada
çocuğu kucaklarlar. O sırada kesinlikle bulaştırıcı özelliği oluyor. Çocuklar
bir de kaşındıklarını ifade edemedikleri için tanı süreci gecikiyor. Çoğu
kaşıntı, egzama zannediliyor. Tanısal gecikmelerde çocuğun annesine,
bakıcısına, yakınlarına bulaşabiliyor. Çocuk, bebek ziyaretlerine gelen bütün
çevreye bulaştırabiliyor. Sonuçta suçlu olan çocuk değil ama ilk hediyesi uyuz
oluyor" dedi.
2017'DEN 2018'E 7 KAT ARTIŞ
Türkiye'de uyuzun son 5-6 yıldır salgın şeklinde olduğunu,
günde 3-5 hasta görmeye başladıklarını söyleyen Prof. Dr. Durdu, "Bazı
hastanelerde dermatologlara başvuran hastaların yüzde 30-40'ını uyuzun
oluşturduğu belirtilmektedir. Ülkemizde yapılan çalışmalarda uyuz vakalarının
2017 yılına göre 2018 yılında yaklaşık 7 kat arttığı, 2017 ile 2019 yılı
karşılaştırıldığında ise 30 kat artış gösterdiği bildirilmiştir. Türkiye'de
uyuz vakaları geçen yıla göre, yüzde 30 arttı. Düzensiz göçü, pandemiyi,
kısıtlı sürede hasta muayene etmeye çalışmayı ve ne yazık ki ülkemizdeki
depremler nedeniyle insanların toplu yaşamak zorunda kalması, temizlik için
gereken su ihtiyacının karşılanamaması uyuzdaki artışın nedenleri olarak
sayılabilir. Daha önce ülkemizde uyuzda kullanılan haplar yoktu. Ancak son
dönemde ülkemizde de bu ilaç bulunmakla birlikte ücretli olarak temini mümkün
olmaktadır. Söz konusu ilaçların vakit kaybedilmeden SGK kapsamına alınması ve
deprem bölgesi başta olmak üzere yurttaşlarımızın bu ilaçtan faydalanmasını
talep ediyoruz. Covid-19 enfeksiyonlarında hastayı izole etmek,
çevresindekileri de ondan korumak ne kadar gerekliyse uyuz tanısı almış
hastayla aynı yaşam alanını paylaşan bireylerin de mutlaka tedavi olması
gerekir" diye konuştu.